
Sınavlar
Doğan Cüceloğlu’nun eğitim uzmanı Cihat Şener ile sohbetini dinliyordum bugün. Konu ‘Sınavlar’ dı. Şöyle bir düşününce gerçekten ne çok sınav veriyoruz bir hayat boyu. Bununla ilgili bir yazı yazma konusunda bana ilham verdiler.
Sınav deyince ilkokul 1. sınıftaki Türkçe sınavımı hatırlıyorum. Tüm soruları yanıtladım, tümcenin tanımını hatırlayamadığım için defteri açtım, resmen o küçücük boyumla kopya çekiyorum😊 . Bir arkadaşım beni öğretmene şikâyet ederken, defteri yere attım. Öğretmenimiz yanıma geldi. 1 hafta teneffüslerde müdür hanımın odasının önünde cezalı olarak bekledim. İlkokul öğretmenimi çok severim gerçekten bende yeri ayrıdır. En büyük sebeplerinden biri de o sınavda kopya çekme davranışımı büyütmeden, kendimle yarışımı ve mükemmel yapma çabamı hor görmeden anlayışla karşılayarak, adaleti de elden bırakmayan tavrıdır. Tabii, dersleri iyi olan bir öğrenci olarak o tavır aslında beni daha da mahçup etmişti ne yalan söyleyeyim. Fakat devamında 5 sene boyunca hiçbir zaman ne bana o anı hatırlattı ne bir yargılayıcı davranışı ne de bir kinayeli konuşması oldu, o olay öylece geçip gitti gülümseten bir anı olarak.
O sınav, her ne zaman bir hatalı davranış ile karşılaştığınızda alacağınız tavrın önemini, mükemmel peşinde koşarken nelerden vazgeçebileceğimizi ve mükemmeliyetçiliğin olası zararlarını gösteren bir örnek oldu.
Sonra üniversite sınavını hatırlıyorum. Öncesinde pikniğe gitmiştik. Sınava dershaneye giderek, evde bol bol test çözerek hazırlanmıştım. Sınavdan çıktığımda kuş gibi özgür ve mutluydum. Sonucu artık ne olursa olsun vazifemi yapmıştım, üzerimden büyük bir yük kalkmıştı. Tevekkül dedikleri şey bu olsa gerek idi. Üzerine düşeni yap, gerisini Allah’a havale et ve rahatla.
Bir de ağabeyimin üniversite sınav sonuçlarının açıklanma dönemini hatırlıyorum. Temmuz ya da Ağustos ayıydı. En çok da babamın 1 gün önce sınav sonucunu öğrenme uğruna tatil yaptığımız yerde kan ter içinde bir aşağı bir yukarı orayı burayı arayarak tanıdıkları devreye sokarak öğrenme çabası aklımda. O günün akşamı babam sonucu öğrenemedi, ama kalp krizi geçirdi. Günlerce hastanede yattı. Çok ağladık, çok üzüldük. İyileşti sonra şükür. Ama ailece verdiğimiz önemli sınavlardan biriydi. Ha tabi bir de olması gerekenin ne 1 gün önce ne 1 gün sonra olacağını öğrendim o sınav ile. Akışın önemini.
Bu sınavların ortak noktası aslında ilk bakışta performansa dayalı okul sınavları gibi görünmesi ile birlikte bana hayatta başka şeyleri de fark ettiren sınavlar olmasıydı. Benzer sınavları iş sahibi iken de verdiğimizi düşünüyorum.
İŞTEKİ EN ZOR SINAV
Örneğin 2 yılı geçkin süredir yaşadığımız bu pandemi süreci. Umarsızca ekip alan, ekip alarak işlere yetişmeye çalışan pek çok iş sahibine kontrolsüz gücün güç olmadığını, hatta güç(zor) olduğunu gösterdi. İşletmeler fazla adamı ne yapacaklarını şaşırdılar. İş olmayınca eldeki insan kaynağını yönetemediler. Ya da kaynakları yeniden organize etmek onlara zor geldi. Başka neler oldu?
Mobilite kısıtlanınca ne yapacağımızı şaşırdık. Hareket durdu. Okullar kapandı. Dışarı çıkmadan neler yapabileceğimizi bilemiyorduk. Evde bir hayat 24 saat nasıl yaşanır? Hayat eve gerçekten sığar mı? İnsanlarla teması keserek çalışmak, yaşamak mümkün mü gördük. Böyle de olabildiğini gördük. Uzaktan çalışma düzeni pek çok şirketin faaliyetlerini olumsuz etkiledi. Çalışanları ile aynı ortamda bulunmamak pek çok işletme sahibinin kontrol kaybına sebep oldu. Kontrolün güç ile mümkün olamayacağını gördük. Sistem kurmadan, yan yana çalışarak, kontrolü sağlıyorum zanneden iş sahipleri bu sınavda en çok zorlananlar arasındaydı.
Müşterilerle yüz yüze olmadan satış olur mu konusu da sınava tabii oldu. Sahada olan satış ekipleri geriye çekildi. Bir süre stratejiler düşünüldü. Eğitimin öneminin farkına bir kez daha varıldı. Online tanıtım fırsatları araştırıldı. Dijital mecralar daha fazla fark edildi. Yüz yüze iken bir şekilde başarılı olan satışçılar online olduğunda başarısız oldular. Uzun bir süre ziyaretler yapılamadı. Müşterilere yüz yüzenin dışında temas adımlarının belirlenmesinin gerekliliği, diğer bir deyişle düzenli pazarlamanın önemi fark edildi. Düzenli pazarlama olmadan satışın olamayacağı da umarım fark edilmiştir bu sınavda. Pazarlamanın ağırlığının dijitale kaydığını da düşünürsek, içerik pazarlamasının, eko sistemimizle düzenli iletişim ve eğitimin ne kadar önemli olduğunu hep birlikte gördük.
Para kazanılmadan ne kadar süre devam edilebileceğini de test etmiş olduk. O dönem finansmanın önemi de fark edildi bana göre. Finansman; kaynakların etkin kullanımı, bütçe yapma, giderlerin kontrolü, alacakların yönetimi daha önce hiç önemsenmediği kadar önemli idi.
En önemli sınavlardan biri de kafa yapımızı olumluda tutabilmekti. Her gün pek çok olumsuz haberle, ölümlerle dolu bir süreçte gideceğimiz destinasyonun farkında olarak, yani vizyonu canlı tutarak bu yolda ilerleme becerisi gerçek bir sınavdı.
Maalesef bu sınavları veremeyen ve sınavlardan öğrenmeyen işletmeler şu an aramızda değiller. Bununla birlikte şirket sahiplerinin ve şirketlerinin gelişimine önem veren işletmeler ne kadar küçük ya da yeni olursa olsun bugün aramızdalar, belki pandemiden de büyüyerek yollarına devam ediyorlar. Onlar içinden 750’sini ActionCOACH olarak 10 günlük grup koçluğu programımızdan mezun etmiştik. Daha niceleri mezun olmaya devam ediyorlar.
Siz de sınavları tıkır tıkır veren, sınavlardan büyüyen işletmelerden olmak niyetinde iseniz bir işletme koçu ile bugün görüşebilirsiniz.
Hepinize zorlu sınavları kolayca verdiğiniz mutlu ve karlı çalışmalar dilerim.