Yaratıcı olun ve kendiniz marka yaratın

Birilerinin Arka Bahçesi Olmak Mı, Kendi Markanızı Yaratmak Mı?

Geçen hafta yaptığımız bir görüşme sonrası düşüncelerimi paylaşmak istedim bugün.

Bu paylaşacağım örnek bence Türkiye’de çok yaşanan bir örnek.

Görüştüğümüz şirket çok ciddi teknoloji üreten bir şirket. Ülkemizde çok iyi mühendisler var gerçekten.
Bu şirket 10 yılı devirmiş, Türkiye’nin ilk 500’ündeki şirketlere teknoloji üreten bir ARGE firması.
Sorunları: Yeteri kadar büyüyememek.

Yarattıkları teknoloji büyük firmalar tarafından satın alınıyor, pazarlanarak yeniden satılıyor, ancak kendileri o şirketlerin üretim atölyesi haline gelmişler. Şirkette üretim, ARGE en önemli departman. Pazarlama, satış fonksiyonları yok ya da şirkette iletişimi nispeten daha iyi biri tarafından yürütülmeye çalışılıyor.

Derine indiğinizde, bu şirketin ortaklık yapısına sahip olduğunu ve ortakların da farklı değer ve vizyonda olduğunu görüyoruz.

Şirket Ortaklığı Neden Daha Zor?

Malum, ortaklık yapıları gerçekten tek kişi ile kurulan şirketlere göre çok daha zor.
Neden daha zor?

Evet belki şirkette sermaye ve knowhow 1 yerine ortak sayısı kadar var. Güç ortak sayısı kadar artıyor diye düşünebilirsiniz.
Ancak diğer tarafta eğer vizyon ortak değilse, bir ortak şirketi bir yere çekiyor, diğeri başka bir yere. İş bölümü açısından herkes kendi en iyi bildiği alanı idare ediyor, ancak sinerji, uyum yok.

Açık iletişim de ortaklıklarda çok önemli bir konu. Eğer düzenli, açık, güvene dayalı bir iletişim yok ise vay o şirketin haline. İçerde birbirinin arkasından oynamalar, senin ekibin benim ekibim çatışmaları, ekip içinde ekipleşme, kutuplaşma ve sonuç 0’a 0 elde var 0.

Üretim mi karlılık mı daha uzun vadeli?

Şirket uzun bir süre bu şekilde devam ederek, para kazanmadığını fark bile etmeyebilir aslında. Şirketin finansallarına yönelik ölçümler, karlılık, ciro, nakit akışı gibi kavramlar şirkette oturtulmadı ise, şirket başını kaldırmaktansa kafasını adeta bir devekuşu gibi kuma gömmeye, en iyi bildiği şeyi yapmaya yani üretmeye devam ediyor. Ta ki ortaklardan biri durumu fark edene ve bir adım atmak isteyene kadar.

Eğer o ortak dominant ortak ise belki şirkete lig atlatmak üzere harekete geçebiliyor. Ancak eğer o ortak karar alma sürecinde daha geride ise, maalesef aynı tas aynı hamam, acı dolu da olsa o konfor alanına geri dönülüyor. Genelde ortaklardan biri bunu fark ediyor, diğerinin de fark etmesi demek zaten o ortaklığın değişime doğru adım atabileceğini gösteriyor. Ya da bazen değişmemek ortaklardan biri için konfor alanında kalmaktan daha acı veren bir hale geliyor ve ortaklık son bulabiliyor.

Ürün odaklı vs değer odaklı şirketler

Bu tip şirketlere ben ‘Ürün odaklı’ şirketler demek istiyorum. Sadece ürettikleri ürün ve üretim bazında kadrolaşma vardır bu şirketlerde. Finans, pazarlama, satış çok minimaldir, ya da yoktur.

Ürün odaklı şirketlerde genelde müşteri sayısı çok yüksek olmamakla birlikte, eski köklü müşterilerdir. Adeta sadece onlar için çalışırlar, onlardan birini bile kaybettiklerinde şirketin varlığı da tehlikeye girebilir. Dolayısıyla müşteri ne derse kanun gibidir.

Bu tip şirketlerin varlığı sağladıkları ürün ve hizmetlerde çok büyük bir sorun olmadığı sürece devam edecektir. Bununla birlikte birilerine bağımlı olarak yaşamak nasıl bir durum ve buna yaşamak denir mi sorularını sizlerle bırakıyorum.

Bir de değer odaklı şirketler vardır. O şirketlerde temel fark değerlerin, vizyonun netliğidir. Yani biz bu işi neden yapıyoruz sorusunun cevabı ortaklar dahil herkesçe çok nettir.
Netlik, her alana yansır. Ortaklık yapılarında net olmanın orta ve uzun vadede şirket için ne kadar faydalı olduğunun altını çizmek isterim. 1 yıl, 5 yıl, 10 yıl sonrası konuşulabilir bu tip şirketlerde. Diğer bir deyişle, şirket ömrü müşterilerin şirkete biçtiği ömrün çok ötesindedir.

Bir şirket ürün odaklı ise bir drone ile kendisine tepeden bakabilir ve durum değerlendirmesi yapabilir. Bu sayede, kendine bir vizyon çizerek, stratejilerini oluşturarak, başka şirketlerin arka bahçesi olmak yerine, kendi gemisinin kaptanı olan, ürününü markalaştırabilen, pazarlama ve satışı ürünleri ile insanları birleştirir hale getiren şirketler haline gelebilirler.

Siz de şirketinizi uzun vadede karlı ve bağımsız bir şekilde var etmek istiyorsanız bu programlara bir göz atabilirsiniz.

Hepinize sizi mutlu edecek karlı çalışmalar dilerim.

“Yaptığın işi sev, sevdiğin işi yap. Bu sayede mutlu olursun, mutlu olduğun yerde de başarı kaçınılmazdır.”

Ayşegül Tozkoparan
İşletme Koçu

Workshop

6 Adımda
Tıkır Tıkır İşleyen İşletmeler

Benzer İçerikler