Kalkınmak Büyüktür Büyümekten
Bugün Okan Bayülgen Muhabbet Kralını dinlerken ilham aldığım bir konuyu sizlerle paylaşmak istedim. Tüm iş sahiplerinin ve yöneticilerin de bu programı dinlemesini yürekten arzu ederim. Baştan sona dinlemek isterseniz linki hemen burada. (1:10 – 1:39:29)
4 ekonomi hocası konuşurlarken soru şöyle geldi: Büyümeli miyiz? Büyümeyi sokaktaki vatandaş nasıl anlar? Büyümek ile kalkınmak arasında ne fark var?
Büyümek İle Kalkınmak Arasında ne Fark Var?
İlk etapta hocalardan biri şöyle bir metafor yaptı. Çocuğuz, ne yaparsak yapalım büyürüz değil mi? Standart beslenme, standart yaşam koşulları ile istemesek de büyürüz aslında, çok da çabaya gerek olmaksızın.
Fakat kalkınmak başka bir şey. Kalkınmak mesela 1 yabancı dil daha öğrenmek, okulun yanı sıra bir spor dalında da ilerlemek, daha sağlıklı, daha kaslı bir vücuda sahip olmak, daha iyi bir çevreye sahip olmak, daha iyi öğretmenlerle çalışmak, daha iyi arkadaşlıklar kurmak, daha kültürlü olmak, vb gibi.
Benim yorumum; büyümek kantitatif (rakamsal), kalkınmak kalitatif (kalite ile ilgili) bir kavramdır. Büyüme gelirle ilgili, kalkınma daha çok refahla, yaşam standardı, görgü ile ilgili bir kavramdır.
Şirketler için de bu böyledir aslında.
Şirket olarak böyle enflasyonist bir ortamda ürün fiyatlarına mecburen zam yaparsınız, görünüşte büyürsünüz. Fakat kalite olarak belki eskisinden daha kötü durumda olabilirsiniz. Zira zaten enflasyon yani hayat pahalılığı vardır, siz girdi maliyet artış oranlarını ve genel enflasyon oranını göz önünde bulundurmazsanız, yaptığınız zam oranı bunların gerisinde kalırsa büyümüş değil küçülmüş olursunuz, hatta her satışta zarar yazarsınız.
Bu konuyu örneklerle daha somut hale getirelim. Çünkü biz sonuç odaklıyız, Akdenizliyiz. Şimdi büyümenin, ciroyu artırmanın nesi kötü diyor olabilirsiniz.
Hangisi Daha Sürdürülebilir?
Bir şirket düşünün. Ciro= Ürün fiyatı x Adet formülüne uygun olarak ürün fiyatlarının arttığını düşünelim. Ya da satılan adetlerin daha çok indirimle, kampanyayla artırıldığını düşünelim. Neticede ciro artar. Siz sadece ciro artışı yani kantite olarak büyümeye odaklanırsanız, o ciro artabilir evet ancak ne pahasına bu ciroyu arttırdığınızın da farkında olmanız gerekir.
Ciro arttı, elinizdeki en karlı ürünleri indirimle sattınız. Sonuç; o ürünün kıymetini düşürdünüz, tüketici gözündeki değer algısını düşürdünüz, başka bir zaman normal fiyatından satmaya çalıştığınızda o ürüne artık o fiyatı vermeye gönüllü kitleyi cezbedemeyebilirsiniz. Bu potansiyel müşteri kaybıdır.
Bir başka sorun, bir grup üründe indirim yaptınız, daha çok adet satmak için. O grup ürünü alması gereken kişileri değil, fırsat/fiyat odaklı tüketiciye ürünlerinizi sattınız. O ürünü gerçekten doğru hedef kitleye ulaştıramamış oldunuz. Müşteri segmentasyonunuz bundan olumsuz etkilenecektir. Her bu tarz hamlede ideal müşterinize kavuşma olasılığınızı bir kez daha düşürürsünüz. Bu da ürününüzün doğru konumlanamaması ile sonuçlanır. Pazarlamanız ve dolayısıyla satışınız ciddi yara almış olur.
Başka bir örnek verelim. Yine büyümeye yani sadece gelire/ciroya odaklandınız, sadece ürettiniz ve sattınız. Üretirken verimliliğe özen göstermediniz, daha çok üretmek için daha çok eleman istihdam ettiniz. Sistem kurmadınız, her defasında her şeyi yeniden yaptınız, ve bunu yaparken adam zaman kullandınız. Aldığınız elemanların zamanını daha verimli üretmek için değil, sadece üretmeye ayırdınız. Neticede sonuç; daha verimsiz daha çok ciro elde ettiniz. Bu cironun önemli bir kısmı adam zamana gidecektir. Ve dahası kişi başı adam zaman fix olduğu ve arttırılamayacağı için, daha fazla üretim= daha fazla adam sarmalında ürettiğiniz ürün / hizmetten kar elde edemez, sadece ciroyu büyüterek azalan karlarla işinizi ancak hayatta kalmak noktasına getirmeniz ve belki de şirketi batırmanız içten bile değildir.
Neticede devlet ekonomisi gibi, şirket ekonomisinde de salt sonuca yönelik enflasyon zararlıdır. Bu devlet ekonomisinde enflasyon, şirket ekonomisinde enflasyona bağlı fiyat artışı şeklinde olur.
Şunu düşünelim, çalıştığımız tedarikçiler zam yaptığı için biz de satış fiyatına zam yapar hale geliyoruz. Çalışanlarımıza da enflasyon olduğu için zam yapıyoruz. Sonuçta bu yapılan zamlarla kimse daha zengin olmuyor. Ardışık zarardan kaçınmak için aktif şekilde fiyatlar artıyor, ancak kar / kazanç artmıyor, yaşam kalitesi artmıyor, hatta düşüyor ve muhtemelen talep de düşüyor. Sonuçta hiç kimse kazanmıyor, herkes kaybediyor. Talep daraldığı için ekonomi de durma noktasına geliyor.
Kalkınmaya da örnek verelim.
Şirkette doğru pazarlama yatırımları ile kendinize doğru hedef kitleyi çekerek ürün ve hizmetlerinizi doğru fiyattan satabilirsiniz.
Doğru pazarlama, artan müşteri memnuniyeti ile sadık müşterileriniz artar, nakit akışı düzelir ve siz yapmayı düşündüğünüz yatırımları yaparak belki 2., 3. şubelerinizi açarsınız, daha kaliteli elemanları kendinize çekerek, daha da artan müşteri memnuniyeti ile belki ihracata başlarsınız, başka ülkelerde yatırımlar yaparsınız.
İşte kalkınmak ile büyümek arasında böylesine sarsıcı farklar var.
Sonuç olarak, şirketin kalitesine önem verilmeden hedeflenen rakamsal artışlar ağızda aynı tadı bırakmayacak, sürdürülebilir olmayacaktır.
İşinizde sürdürülebilir sistemler, kalkınma için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Hepinize sizi mutlu edecek, karlı çalışmalar dilerim.
Ayşegül Tozkoparan
ActionCOACH Partner