Kurban kim?
Birlikte çalıştığımız müşterilerimiz ile ilk seanslarımızdan itibaren söz ettiğimiz en temel konulardan biri Zihin Duruşu.
Çok bildik bir konu gibi görünmekle birlikte aslında çok es geçilen ve bir o kadar da hayati bir konu olduğunu düşünüyorum.
Hayatta hep sol beyin olarak ilerletiliyoruz sanki. Mantık, süreç, analiz, detay. Ya duygular? Ya vizyon? Hayaller? Özellikle bu coğrafyada işimiz hep hesap kitap. Sanki hissetmememiz gerekiyor, hayal kurmamamız lazım. Ne dersiniz?
Sol beyin olarak düşünürken de işin ilginci işler sarpa sarınca duygusala bağlayabiliyoruz. Zihnimiz sanki başkalarını suçluyor, topu taca atmayı tercih ediyor, üzerimize almak istemiyoruz, inkâr ediyoruz, mazeret üretiyoruz.
Hal böyle olunca kim kaybediyor? Daha hayali kuramadan üstelik. Kurban kim? Kaybeden kim?
BİZ. MAALESEF.
Buna olumsuz zihin duruşu diyoruz. Ortada bir başarı noktası var, altı olumsuz zihin duruşu, üstü olumlu. Altında iken sürekli başkaları suçlu, biz değil. Sürekli yapmamak için bir sebebimiz var.
Üst tarafta ise bunlara rağmen neyi başarabilirim odağı hâkim. Neye rağmen, neyi başarabilirim.
Evet, bu konu oldukça hayati. Böyle gelmiş böyle gider olumsuz zihin duruşu yerine neyi farklı yapabilirim düşüncesi bizi gerçekten KAZANAN yapıyor.
İş hayatına gelelim. Eminim, sizler de zaman zaman olumsuz zihin duruşunda oluyorsunuz. Ekibi, müşterileri, ekonomiyi suçluyorsunuz. Kendinize dönüp bakmayı seçtiğinizde ise gücü elinize alıyorsunuz. He-Man çizgi filmindeki gibi ‘Güüç bende artık diyorsunuz’. O zaman işte bir şeyler değişmeye başlıyor. Müşteriler size dönüyor, ekip size destek olmaya başlıyor, hatta ekonomi bile belki size yüzünü dönüyor.
Bu durumu henüz tecrübe etmeyen varsa mutlaka bir kahve içmek isterim. Hayat daima olumsuz olamaz. Ya biz onu öyle gördüğümüz içindir. Ya da çabalamaktansa KURBAN kalmayı tercih ettiğimiz için. Her ikisi de olumsuz zihin duruşunun sonuçları.
Oysa, çıkış için her zaman bir yol var. Hayat güzel.
Hepinize sizi mutlu eden, karlı seçimler dilerim.